Silgi

Genç Fizik öğretmeni, tahta silgisini sol eliyle havaya kaldırdı. Öylece dururken şunu söyledi.
- Doğada ki canlı ya da cansız her şey varlığını en az enerji sarf edecek duruma dayandırır. Hepsi sırtını bir şeye dayamak ister. Dedi ve silgiyi bıraktı.

Silgi yere düşüp bir kaç hafif zıplayıştan sonra yerde öylece kalakaldı.

- İşte! Diye devam etti. - Şayet silgi havadayken yer çekimine karşı bir enerji sarf etmeyecek olsaydı düşmezdi.

O dakikadan sonra derste ne anlatığını hiç hatırlamıyorum. Bu yaklaşım beni öylesine derinden etkilemişti ki, sonra ki her an bu durumu sorguladım.

"Tembellik" o gün ikiye ayrıldı benim için.

İlki çok sempatik bir şey değildi. Daha çok parazitlerin doğasını andırıyordu. Aslında parazitlerin bile bir kısmı faydalıyken, insan formatındaki birinin parazit olması aklıma yatkın gelmiyordu.

Sırtını bir yere dayayarak ve onun nimetlerinden faydalanarak yaşayan biri tembel olamazdı. Olsa olsa parazit olurdu. O yüzden bu tembellik tanımından nefret ettim.

Çünkü sırtını dayayacağı birini bulamadığı zamanlarda bu tip tembeller; şartları ya da başkalarını suçluyorlardı. Onlar için bir şeyleri başaramamanın ya da yapamamanın tek suçlusu; ya onlara bahşedilmeyen şartlar ya da onlara sahip çıkmadığını düşündükleri onların kendilerine yaslanmalarına izin vermeyen diğer insanlardı.

İkinci tip tembeller ise yaratıcı olanlardı. Onlar tembel olabilmek için çalışan üreten çözüm getiren tiplerdi.

Soğuk bir gecede bir battaniyeye sarılıp yatmak onlara göre değildi. O soğukta çıplak ve daha rahat yatabilmek için ortamı nasıl ısıtıcaklarını planlayıp buna göre makinalar keşfettiler. Onca yolu yürümek sıkıcı ve tembelliklerine uymadığı için daha hızlı giden ve yorulmalarını ortadan kaldıracak araçlar keşfettiler. Daha az enerji sarf edebilmek adına boyuna icatlar peşinde koştular. Yani "Tembellikleri" onların yaratıcı taraflarını ortaya çıkardı ve bu sayede insanlığı bu günlere taşıdılar.

O Fizik dersinden sonra ne yapacağıma karar vermiştim. Ben bir Tembeldim. Sadece hangi tip tembelliği tercih etmem kalmıştı geriye.

Ve sonra ne mi yaptım? Yazılımcı oldum.

İnsanların 45 dakikada yaptığı şeyleri nasıl 45 saniyede yapabilirim diye hesaplar yapmakla geçti yıllarım.

Eski eşim bana kızdığı bir an da sert ve bir kızgın ifadeyle;
- Sen her şeyin kolayına kaçıyorsun! Demişti.

Tebessümle ona baktım ve;
- Evet. Dedim. - Bu benim işim. İnsanlar bana bunun için para ödüyorlar. Diye devam ettim.

O sinirinden çatlarken ben asıl kendime bir cevap verdiğimin farkına vardığımı ve tercihimi tamamladığımı düşünüyordum.

Her şey bir Fizik dersinde, süngerden bir tahta silgisinin yere düşmesiyle başlamıştı.

Bahadır Üge

Kategori : Yazılar -  Tarihi : 25/06/2015

Tüm hakları Bahadır Üge'ye aittir. Adı belirtilmeden kullanılmaz. © Bahadır Üge

Şiirler - Bahadır Üge
Fotoğraf : Hossein Zare


Değerli yorumlarınız benim için önemlidir..