Erdem

Yıllar önce, belki bir 10-12 seneye yakındır, Charlie Hedbo çizerleri Türkiye’de Leman çizerlerinin konuğu oldular. Leman o zaman Gırgır’dan gelen bir kültürle çok değerli mizahçıları içinde barındırıyordu. Hocaları Oğuz Aral bile hayattaydı. Bugün bilinen tüm mizah dergilerinin çizerleri neredeyse Leman bünyesindeydi.

Leman çizerleri onları muhteşem bir konukseverlikle ağırladı. Onlar da bu konukseverliğin hakkını verdiler.

Dergi o dönem kuşe kâğıda, gazete kâğıdı ölçülerinde Charlie Hedbo özel sayısı çıkardı. Çizerler İstanbul’da İstanbul’a özel bir sayı çıkardılar ve Leman’a hediye ettiler. Depomun arşivinde bir yerde hala duruyor olması lazım. Baskının kokusu bile burnumda.

Çünkü bilinen bir gerçektir ki, bir mizah dergisi için kuşe kâğıda bir baskı yapmak masraflı iştir. Hele ki mizaha verdiği anlayış düşmüş, düşük tiraj yapan bir ülkede bu baskı büyük bir jesttir. Meşakkatli de bir iştir o baskıyı yapmak.

Çok imrenmiştim. 30’lu yaşlarımın başında olmama rağmen mizahçılara büyük hayranlık duyuyor keşke onların arasında olabilseydim diyordum. Leman çizerleri onları İstanbul’daki tarihi ve kültürel değerlerin bulunduğu yerlerde gezdiriyor ve fotoğrafları yayınlıyordu. Böylesine adamlarla o kültürü yaşamak olağanüstü lezzetli bir şey diye düşündüm.

Aralarında biri vardı ki efsanedir, Tunus kökenli Wolinski.

Sadece bir karikatürist değil bir düşünce adamıdır. Filozoftur.

O günlerde, sürekli fukara insanı yücelten ve bunun bir erdem olduğuna dem vurur bir portre çizen Leman çizerlerine, o sayıda şöyle bir şey söylemişti. Sayıda o da vardı, aklıma kaldığı kadarıyla yazacağım.

“Fakirliği yüceltmeyin azizim. İnsan hayatı karnı doyduktan sonra başlar.” Demişti.

Beni yakinen tanıyanlar bu cümleyi uygun anlarda, onlara Wolinski’nin adını vererek telaffuz ettiğimi hatırlayacaklardır. Burada söylemek istediği şeyi çok düşündüm. “Fukaralığa razı olup tamah etmeyin. Kendinizi yüceltin. Çünkü fukaralığı yüceltmeye alışırsanız bir yamyama dönüşür ve bir eser bırakamazsınız” saklıyordu cümlesinde.

Onun da bu saldırıda orada olup olmadığını bilmek istemiyordum. Ölen mizahçıların isim listesine bakmamak çok için direndim. Merakıma yenik düşmem o acı gerçekle yüzleşmemi sağladı. 81 yaşındaki üstatta oradaymış.

Türkiye’de olduğu dönemde, başına takke geçirip Eyüp’te çizim bile yapan bu üstadın yerini kim doldurabilir. Eli kaleşnikoflu yaratıklar mı?

Dünyayı yaşanılır bir yer kılanlar radikal ya da ılımlı dinciler olmadı hiçbir zaman. Onlar korku, dehşet mutsuzluk ve gerginlikten, üzerimizde baskı kurmaktan, düşünmemizi, sorgulamamızı engellemekten başka bir miras bırakmadılar insanlığa. İnsanlık tarihini 1.000 yıl geri götürdüğü düşünülen İskenderiye Kütüphanesi bile radikaller tarafından yok edildi. O kütüphanenin kadın sorumlusu, bilim insanı matematikçi Hypatia’nın kemiklerini sokaklarda eriyene kadar onlar yerlerde sürüklediler.

Bizler bilim adamları, sanatçı ve düşünürlerle bugünlere geldik.
Hepimizin eli kalem tutan insanlara ihtiyacı var. Eli sopa tutanlardan hızla uzaklaşmak gerekiyor ya da sopayı ellerinden alacak kadar cesur olmak.

İnsan olmak bir erdemdir, herkes olamaz!

Üzüntü, sevgi ve saygıyla.

Bahadır Üge

Kategori : Makale -  Tarihi : 10/01/2015

Tüm hakları Bahadır Üge'ye aittir. Adı belirtilmeden kullanılmaz. © Bahadır Üge

Şiirler - Bahadır Üge
Fotoğraf : Hossein Zare


Değerli yorumlarınız benim için önemlidir..