Yarım

Elindeki bilet koçanından kalan biletlere baktı. Yeşil koçanın biten kısmı kalan kısmından daha kalındı. Önünde ki bir haftaya bile yetmeyecek kadar bileti vardı. Bir karar vermesi gerekiyordu. Gideceği yol yürümeyeceği kadar uzaktı. Aslında o kadar uzak olmadığını büyüdüğü zaman anladı.

Çünkü kocanı bir çocuk tutuyordu. 14 yaşındaydı. 14 yaşında bir çocuk için bir saksı tarla olabiliyor bazen. Çünkü henüz hayal gücünü kaybetmemiş oluyordu çocuklar. Ya da gerçek henüz ayağını bastığı topraklarda atacağı nice adımların o mesafeden daha da uzak olduğunu ona gösterememişti.

Koçan da kalan bileti çok umursamıyordu aslında. Daha büyük bir sorunu vardı.
Bozuk paralar.
Tümletememişti.
İki kâğıt paranın arasında küçük ellerinde tutamayacağı kadar çok metal para vardı. Solaktı ve sol cebine koyduğu o bozuklukları acaba düştüler mi diye kontrol edip şıkırdatıyor, saymadan ağırlıklarını tartıp yeter miktarda olduklarına kanaat getiriyordu.

Ulus'a yakın olan Türk Hava Kurumu'nun önünde indi. Sora sora gideceği yeri buldu.

Bir çocuk alacağı şeyler için bozuk para vermekten utanmaz.
O da öyle yaptı. Ne memurun yüzündeki ifadeye takıldı nede başka bir şeye. Hesap tamamdı.
O ince uzun kutuyu alabiliyordu.
Alıp çıktı.
Kalan üç yeşil yapraktan birini koparıp eve döndü.
Sıska, lastikli, gül ağacından uyduruk bir uçak içindi bu telaşe.

O, kafasında bitirirdi her şeyi, eli yetişmezdi zihnindeki bitmişlere.
Kimseden yardım almadı. Bir tek babasının dediğini hatırlıyor. Hangi birini unuttu ki zaten.
Demişti ki; kanatlara kâğıdı sardıktan sonra suya koy gerilip iyice yapışsınlar.
Kanatları yanlış kesiti aceleden, yanlış yapıştırdı kağıdı.
Yapamadı telaşeden.
Uçak bitmedi.
Uçamadı.

Lastiğe bağlı pervaneyi çevirip onu öylece bırakıp uçtuğunu hayal etmekten öteye gidemedi.

İki koçan eksik biletiyle göze aldığı şekilde okula yürüdü iki gün.
Bir sabah, bir de akşam.
Yapamadığını değil başladığını bile anlatamadı.
Babası da sormadı uçağı.
Uçak yarım kaldığından beri hala çok şeyi öyle yarım.

Seneler birbirini kovaladı.
Her şeyi aynı böyle denedi.
Kafasında bitmiş
Telaşesinde hep yarım kaldığı şekliyle.

Büyüdüğünde herkesin isteklerini yerine getirdi.
Yarım bırakmamak için çok yol yürüdüğü söylenir.
Yüreği ondan nasırlıdır. “Allah'tan kimse görmüyor” Der gülümser edasıyla.

Uzun elbiseleri var ruhunun. Maviye çalan. Nasırlarını kapatan.
Bir de hala kuşlara bakıyor.
Kendinden uzak martılara bayılıyor.

Dünyaya düştüğü günden beri bir tek kanatlarını özlüyor.
Geri kalan her şey ise tutunuş.
Kimseyi değil, hala kendini bekliyor.

Bahadır Üge

Kategori : Hikaye -  Tarihi : 14/08/2015

Ruhumun Bağ Bozumu / Sayfa : 7

Tüm hakları Bahadır Üge'ye aittir. Adı belirtilmeden kullanılmaz. © Bahadır Üge

Şiirler - Bahadır Üge
Fotoğraf : Hossein Zare


Değerli yorumlarınız benim için önemlidir..