Bahadır Üge
Şair / Yazar Resmi Web Sitesi. "Karaya vurmuş bir martıyım ben, şu bozkırın ortasında. "
Rakı
Son radyo programımda 3 büyük şairin bir kadın etrafında ki aşklarını anlatan makale edebiyatçı anneme biraz uzak. Çünkü onlar tarihlerini yazarken annem zamanını kucağındaki iki kız çocuğuyla, Babamın peşinde Anadolu'nun kasabalarında koşturmak ve onları büyütmekle geçiriyordu. Orman mühendisi babam belki Anadolu'nun en yeşil yerlerini gösterdi ona o aralar. Ablamların yeşilin ortasında çiftlik hayvanlarıyla siyah beyaz fotoğrafları ve renkli anıları var. Benimse asfaltla ve betondan binalarla. Nefret ettiğim “griden” her yanım.
Eski bir kadına, o dönemde sevdiği adamlarla evlenen bir kadını anlatmak zor tabi. Tabular, dogmalar. Hele ki hayatını, kaybettiği eşinden sonra ki 25 yıl sonrasında bile yalnız geçiren biri olan yaşlı bir kadına. Zaten tepki vermeye söz açtığı her an ben giriveriyorum devreye, konuşamıyor. Biliyor çünkü öğretilmiş ve hatta dayatılmış kabul edilişlere nasıl kılıç çektiğimi. Sorgulayıp mantıksız gelen her şeye karşı ruhumun eli ölümüne kelimelerin kılıcına gider. Kendini zor tutarak susuyor.
O arada bir kadeh rakı dolduruyorum kendime. Konuşmadan kopuyor, her anne gibi sevmiyor 45 yaşındaki oğlunun rakı içmesini bu 82'lik çınar. İstifimi bozmadan bir arkadaş gibi hikâyeyi anlatmaya devam ediyor, onların hislerini tarif ediyorum anneme. Annem Turgut Uyar'ı benim arşivimde ki henüz bitiremediğim "Büyük Saat" eserini okuyarak tanıdı ve çok seviyor onu. Hiç bilmediğim taraflarını benim ihmal ettiğim bir kitaptan öğrenerek o tarif etti bana. Çok kısa bir süre önce, belki bir altı ay kadar evvel.
Arada okuduğum makalede Cemal Süreya için "Üstat üstü kalsın" diyene kadar da dost oldular bölümünü anneme açıklıyorum. Cemal Süreya'nın ölmeden önce yazdığı şiiri okuyorum ona;
Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...
Üstü kalsın.
....
Sonra Edip Cansever'e geçiyorum.
- Anne diyorum. Hani demiş ya Tomris'e "Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç!" Diye. Ne demek biliyorsun değil mi? Diye soruyorum. Bildiğim cevabı annem tekrarlıyor. - Hiç beraber yürümemişler ki uzun uzun, dert olmuş adama. Diyor, gülümsüyorum yine..
Sonra gözü yine elimdeki rakıya takılıyor, yüzünü buruşturup yeniden anne oluyor. İçimden - Ben 45'indeyim, Didem Madak 41'indeydi, Orhan Veli 36'sında. Diye geçiriyorum.
Onu rahatlatmak için mi, yoksa dalga mı geçmek istiyorum bir şeylerle bilmem, işte o dalgacı bir ifade ile -Anne! Diyorum - Edip Cansever, "Tomris Rakıyı çok severdi, bense onu!" demiş. Hadi onları bırak, senin sevdiğin tüm şairler Rakıyı çok severdi. Herkesin gönlünde taht kuran, kendilerinden başka kimseye zarar vermemiş şairlerdi onlar. Ben de seviyorum işte. Çok sık olmasa da sever içerim .
İyice alaycı bir tavırla odama yürürken "Üzülme işte fıtrat her neyse bu işin fıtratında da bu var" Diyorum. "Kendimden başka kimseye zararım yok benim" Diye mırıldandığımı ise duymuyor. Tam odama girerken, radyo son mırıldanışımı duymuş gibi hüznüme bir şarkı çalıyor.... -
Ah! bu şarkı! Diyorum.
Her ne yapıyorsam ona dönüyorum.
Bahadır Üge
Kategori : Makale - Tarihi : 14/05/2015
|
Tüm hakları Bahadır Üge'ye aittir. Adı belirtilmeden kullanılmaz. © Bahadır Üge
Fotoğraf : Hossein Zare